Yılmaz Göçmen

Yeni Şükran Oteli’nden misafirimiz var

Yılmaz Göçmen, yıllara şahit olmuş dev bir çınar. Ciddi yüz ifadesinin arkasında şakacı, öğretmeyi ve öğrenmeyi seven, cömert, sevgi dolu biri var. Güldüğünde anlıyorsunuz.

Belki bir gün yolunuz Tire’ye düşer

Tire; renkli salı pazarı, levanten evleri, efsaneleri ve çeşitli medeniyetlere tanıklık etmiş 5 bin yılı ile İzmir’in doğusunda bir küçük ilçe. Boyundan büyük bir tarihi var Tire’nin, yaşına yakın sayıda da hikâyesi. Bu hikâyeleri en ince ayrıntısına kadar anlatabilen bir de öğretmeni var. Adı Yılmaz Göçmen; Tire’nin yaşayan ansiklopedisi, öğretmen, yazar, araştırmacı…

Belki bir gün yolunuz Tire’den geçer. Belki de tarihinin kokusunu taa İstanbul’dan, Ankara’dan, Kars’tan alır gelirsiniz. Belki bu ziyaretinizde siz de hayatını Tire’yi ve tarihini korumaya adamış Yılmaz Hoca’yı tanır, birlikte bir çay içersiniz. Şanslıysanız o gün bir şarkıyı mırıldandığını duyabilir, o ezgiyle seneler öncesine gidebilirsiniz.

Zor çocukluk yılları

Yılmaz Göçmen, 1951 yılında Tire’de dünyaya geliyor. Zor bir çocukluk dönemi geçiren Göçmen, hayatını kazanmaya küçük yaşta başlıyor. Altı aylıkken babasını kaybediyor; ama ölümden değil bu kayıp. Baba Göçmen soyadının anlamını taşıyor, çalışmak için yollara düşüyor. Önce Fransa’ya gidiyor, sonra iki yıl İngiltere, üç yıl Azor Adaları, altı yıl Arjantin ve ardından Brezilya… O dönemde yalnızca mektupla haberleşebiliyorlar. Bir süre sonra adresler kayboluyor. Yılmaz Göçmen’i at arabacılığı yapan dedesi ve kilim dokuyarak evi geçindirmeye çalışan annesi büyütüyor.

Göçmen, ilkokul ikinci sınıfa kadar okuldan önce ve sonra simit, gazete satıyor. Ramazan akşamları pide ve yazın Tire’nin meşhur yazlık sinemasında gazoz satarak hem geçimini sağlıyor hem de sinemanın sıkı bir takipçisi oluyor.

1966’da Gökçeada’daki öğretmen okuluna başlayan Göçmen, annesinin gönderdiği para yetmeyince ayakkabı boyamaya başlıyor. Okul bitince öğretmen oluyor, üniversitede okumaksa o dönem en çok içinde kalan şey oluyor.

1973 yılında eş durumundan Tire’ye tayini çıkıyor. 1976’da Tire Halk Eğitim Merkezi Müdürü oluyor. O günlerde Halk Eğitim Merkezi’nde bir memur, iki hademe ve üç öğrenciden başka kimse yok. 1978’den itibaren beş farklı yerde göreve gönderiliyor. 1980 ihtilali sonrası yurt dışı öğretmenlik sınavlarına giriyor ve 11 bin 300 kişi arasından seçilen 400 kişiden yirminci oluyor. Girdiği mülakat ise onu Türkiye birincisi yapıyor ve böylece istediği ülkede görev yapmaya hak kazanıyor.

Almanya’da Türk işçi ailelerinin çocuklarına öğretmenlik

Göçmen, ilk yurt dışı deneyimini yaşadığı Almanya’da 6,5 yıl Türk işçi ailelerinin çocuklarına eğitim veriyor. Çanakkale’de okumaya gidene dek İzmir’i bile iki kez gören Göçmen bu sayede 32 ülkeyi ziyaret etme şansını elde ediyor.

1987’de Türkiye’ye geri dönüyor ve içinde kalan okuma arzusunu yerine getirmek için kolları sıvıyor. Eğitim ön lisansını dört yıllık lisansa tamamlıyor. Üstelik ikinci üniversite eğitimini de Anadolu Üniversitesi İş İdaresi Bölümünde alıyor.

4 Eylül İlkokulu’nun yükselişi ve Ahmet Sivari

1991’de 4 Eylül İlkokulu’nda müdür olan Göçmen, kötü durumdaki okulda kadroyu sıfırdan kuruyor, 52 öğretmen ile okulun başarısını iki senede arttırıyor. Öğrenci sayısı 320’den 1300’e çıkıyor. “İnsanlar birbirine inanır, güvenirse olmayacak iş yoktur” diyen Göçmen, folkloru Tire’ye ilk getiren kişi olan Ahmet Sivari ile öğrencilerine dansı öğretiyor. Başarısı her geçen gün ses getiren okulun öğrencileri böylelikle 1997’de Almanya’da, 1998’de Kahire’de, 1999’da ise Polonya’da gösteriler yaparak Türkiye’yi temsil ediyor. Alman televizyonu Bayerischer Rundfunk, gösteriyi tam 40 dakika yayınlıyor.

Siyaset hayatı

Yılmaz Göçmen Mart 1999’da MHP’den Tire Belediye Başkan Adayı oluyor. Milletvekilliği ve belediye seçimlerinin aynı anda yapıldığı bu oylamada milletvekilliği sandığından bin 551 oy sayılırken yanındaki sandıktan belediye başkan adayı Göçmen’e 7 bin 657 oy çıkıyor. Ancak seçimi 162 oyla kaybediyor Göçmen.

Fuad Mensi Dileksiz’in mezarı

Fuad Mensi Dileksiz 1880’de İzmir’de dünyaya gelen bir ressam. Fransa, Almanya ve İtalya’da resim eğitimi alıyor. Berlin’de bir Ermeni kadınla evleniyor. O sırada Balkan Savaşı çıkıyor. Kaptan Yorgi isimli bir Rum, etrafına topladığı iki yüz kadar Rum çeteciyle Türklerin evlerini basıp ocaklarını yakıyor. Devlet bir türlü bu çeteyi bulamıyor. Dileksiz kimlik değiştirerek Aynaroz Manastırı’na girip orada iki yıl keşiş hayatı yaşıyor. Kaptan Yorgi ve çetesinin geceleri burada saklandığını tespit edip İstanbul’a bildiriyor. Enver Paşa Osmanlı ordusunu göndererek manastırı çeteden temizliyor. Gösterdiği kahramanlıktan ötürü de Dileksiz’e sedef tabancasını hediye ediyor. Dileksiz’in sonraki durağı Mısır oluyor. İskenderiye’de bir resim okulu açan sanatçı, İngilizler Mısır’ı işgal edince orduda savaşıyor. Bu sırada İtalyanlar da Libya’ya giriyor. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları Libya’da. Dileksiz, onların bulunduğu Derne cephesine giderek savaşıyor. Libya’da Osmanlı Devleti’ne ait 27 bin altın lirayı Mısır’dan kaçırarak Şam’a getirip Osmanlı ordusuna teslim ettiği ve Kurtuluş Savaşı sırasında Milli Kuvvetler için İzmir’de casusluk yaptığı için de Mustafa Kemal Dileksiz’e köstekli saatini armağan ediyor. Savaş kaybediliyor, işgal yılları başlıyor. Dileksiz’in eşi ve kızını İngiliz işgali sırasında Malta’ya sürüyorlar. Eşi Malta’da ölürken kızı ortadan kayboluyor. Ardından Dileksiz İzmir Kemeraltı’na gidiyor; iki dükkan tutarak burada resim ve heykel yapıyor. Bu dönemde  Çanakkale zaferinin simgesi olarak İzmir poligonuna Mehmetçik heykelini yapıyor. İzmir Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’nın temelini oluşturan alçı dökümünü Dileksiz oluşturuyor, üzerine tunç dökümünüyse İtalyan Heykeltraş  Pietro Canonica yapıyor.  Heykel Yunan işgalinde tahrip ediliyor. Savaş bitince Dileksiz Tire’ye yerleşiyor.

Berlin’de bir Ermeni kadınla evleniyor. O sırada Balkan Savaşı çıkıyor. Kaptan Yorgi isimli bir Rum, etrafına topladığı 200 kadar Rum çeteciyle Türklerin evlerini basıp ocaklarını yakıyor. Devlet bir türlü bu çeteyi bulamıyor. Dileksiz kimlik değiştirerek Aynaroz Manastırı’na girip orada iki yıl keşiş hayatı yaşıyor. Kaptan Yorgi ve çetesinin geceleri burada saklandığını tespit edip İstanbul’a bildiriyor. Enver Paşa Osmanlı ordusunu göndererek manastırı çeteden temizliyor. Gösterdiği kahramanlıktan ötürü de Dileksiz’e sedef tabancasını hediye ediyor. Dileksiz’in sonraki durağı Mısır oluyor. İskenderiye’de bir resim okulu açan sanatçı, İngilizler Mısır’ı işgal edince orduda savaşıyor. Bu sırada İtalyanlar da Libya’ya giriyor. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları Libya’da. Dileksiz, onların bulunduğu Derne cephesine giderek savaşıyor. Libya’da Osmanlı Devleti’ne ait 27 bin altın lirayı Mısır’dan kaçırarak Şam’a getirip Osmanlı ordusuna teslim ettiği ve Kurtuluş Savaşı sırasında Milli Kuvvetler için İzmir’de casusluk yaptığı için de Mustafa Kemal Dileksiz’e köstekli saatini armağan ediyor. Savaş kaybediliyor, işgal yılları başlıyor. Dileksiz’in eşi ve kızını İngiliz işgali sırasında Malta’ya sürüyorlar. Eşi Malta’da ölürken kızı ortadan kayboluyor. Ardından Dileksiz İzmir Kemeraltı’na gidiyor; iki dükkan tutarak burada resim ve heykel yapıyor. Bu dönemde  Çanakkale zaferinin simgesi olarak İzmir poligonuna Mehmetçik heykelini yapıyor. İzmir Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk Anıtı’nın temelini oluşturan alçı dökümünü Dileksiz oluşturuyor, üzerine tunç dökümünüyse İtalyan Heykeltraş  Pietro Canonica yapıyor.  Heykel Yunan işgalinde tahrip ediliyor. Savaş bitince Dileksiz Tire’ye yerleşiyor.

Tire’deki Altınuç Sineması’nın duvarlarına yağlı boya tablolar yapıyor. Sinemanın bir köşesinde yaşarken Derekahve’deki bu eve yerleşiyor. Bu ev, Derekahve’ye giderseniz bahçesinde Gülizar teyzeyi göreceğiniz ev.

1965’te prostat kanserinden hayatını kaybediyor. Mayıs ayı, ölüsü 3 gün ağacın altındaki bankta kalıyor. Hükümet doktoru onun üç günde şiştiğini ve yıkanamayacağını, elbiseleriyle gömülmesi gerektiğini söylüyor. Dileksiz Tire mezarlığına Belediye Başkanı İsmail Taşçı, Eczacı Mehmet Güvensay ve mezarlık imamının da yer aldığı beş kişi tarafından gömülüyor.

Bir süre sonra ikinci evliliğinden olan oğlu İstanbul’dan Tire’ye geliyor, mezarını açtırıp köstekli saatle sedef kaplı tabancayı arıyor. Bulamıyor. Mezarı kapatıyorlar. Bu eşyalarıyla birlikte yedi tablosu da çalınıyor. Mezarı kayboluyor. Yılmaz Göçmen bu işin peşine düşüyor.

Göçmen 2013 yılında Dileksiz’in mezarını eski evraklardan buluyor. Belediye Başkanıyken İsmail Taşçı onun mezarını satın alınmış gibi göstermiş. Bu nedenle başka kimse gömülmemiş, düz toprak olmuş. Göçmen, çarşı esnafından 100’er lira toplayarak Dileksiz’e güzel bir mermer mezar yaptırıyor.

Soyadı Kanunu çıktığında Atatürk soruyor; “Ne istersin benden?”.

Fuad Bey “Benim hiçbir dileğim yok” diye yanıtlıyor.

Bunun üzerine Atatürk, “Öyleyse senin soyadın Dileksiz olsun.” diyor.

TRT ve belgeseller

Yılmaz Göçmen, çeşitli kurum ve dershanelerde idarecilik yapıyor. 2000 yılında TRT’nin en büyük projelerinden olan “Altın Kanatlar”da Tire Koordinatörü olarak çalışıyor. 2001 yılında TRT ekibiyle “Osmanlı Başkentleri ve Şehzade Şehirleri” projesinin Tire çekimlerinde bulunuyor. 2004’teyse TRT Belgesel kanalı için Tire pazarı çekimlerine katılıyor. 2005’te Tire ve meşhur pazarını Çin televizyonları için çekiyorlar. 2009’da, TRT ile Bayrampaşa Belediyesinin ortaklaşa hazırladığı “Balkanlarda Ramazan” programının Makedonya ayağını yürütüyor. “Benim Tire’de gitmediğim köy var, ama Makedonya’da gitmediğim köy yok.” cümleleriyle Makedonya macerasını özetliyor. TRT bünyesindeki çalışmaları bununla bitmiyor Yılmaz Göçmen’in. 2011 senesinde “Hayırsever” adlı programda yer alıyor. TRT bünyesinde yayınlanan “Anıt Ağaçlar” ve “Tire’deki El Sanatları” programlarının yanı sıra 2015’te Kemeraltı’ndaki eski bir oteli anlattığı yedi bölümlük “Yeni Şükran Oteli” belgeselinde başrol oyuncusu olarak evlerimize konuk oluyor.

5 bin 800 fotoğraflık Tire arşivi

“Ben şehrimi çok seviyorum. Bu konuda bir eksiklik hissettim. Tire’yle ilgili ilk kitabı yazan Faik Tokluoğlu’nu bu nedenle çok severdim.” cümleleri, Göçmen’in Tire için yazdığı kitapların açıklaması oluyor bize. Eski Tire’ye ait 5 bin 800 fotoğraftan oluşan bir arşive sahip Göçmen’in kitapları:

  • Akdeniz Nerede (2006)
  • Geçmişten Günümüze Tire’nin Yıldızları (2012)
  • Bizden Efsaneler (2013)
  • Öğretmenlerden Anılar (2014)
  • Son Kuşlar (2015)
  • Edali Teyze (2015)
  • Bizim İnsanlarımız (2016)

Göçmen, Son Kuşlar kitabında “urgancı, yorgancı, keçeci, kabak kemaneci, şemsiye tamircisi, kalaycı, hallaç ustası, tenekeci, semerci, nalbant, sübiyeci, nalıncı, debbağ, beledi dokuma ustası, hasırcı ve körüklü çizme ustası” olmak üzere Tire’de mesleğin son temsilcileri konumundaki ustaları anlatıyor. Sıradaki kitabıysa annesi ve babasının kendi tabiriyle “ıstırap verici” hikâyelerini konu aldığı bir roman olacak.

Coşkun Aral’lı eylüller ve Tire pazarı

Her eylül ayında Fotoğrafçı, Belgeselci ve İZ TV Genel Yayın Yönetmeni Coşkun Aral’ın kendisini ziyaret ettiği bilgisini veren Göçmen, onun Tire pazarı ile ilgili şu sözünü paylaşıyor:

“Dünyada depremlerle veya yanardağ patlamasıyla yeni bir ada oluşmamışsa, gezip görmediğim yer yok. Ancak, dünyanın hiçbir yerinde nüfus oranına göre bu büyüklükte bir pazar görmedim.”

Evet, Tire’ye her salı günü 63 köyden gelip tezgâh kuruyor pazarcılar. Yılmaz Hoca’nın Tire pazarıyla ilgili anlattığı şu kısa notu da eklemeden bitirmeyeyim:

Eskiden Tire pazarı pazartesi günleri kurulurmuş. Pazartesileri çok yağmur yağıyor diye pazarın salı gününe alınması kararlaştırılmış. Şimdiyse yağmurlar salı günleri yağıyor. Tire halkı bu yüzden “Yağmur Tire pazarını takip eder” dermiş.

Belki bir salı sabahı Tire’ye yolunuz düşer. Ve önlerindeki tezgâha tazecik meyve sebzeyi dizmiş köylülerin saat 8 buçukta ellerini gökyüzüne açtığını görürsünüz. Bu pazar duasıdır. Ulu Cami’den gelen ezan sesiyle başlar. Çıkmak istemezsiniz o samimi alandan. Bir şeyler alıp teşekkür ederseniz “Gülü gülü kızım, yine gel” deyiverir teyzeler. İçinizde filizlenen yeni ve renkli bir dünya keşfetmenin mutluluğu size günlerce yeter.

Bir yorum ekleyin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir